top of page

Rock en Seine Festivali 2025

Yazı ve Fotoğraflar: Nevra İlhan


Şehir merkezinden kilometrelerce uzakta, çadırlarda konaklanan festivaller hiçbir zaman bana göre olmadı. Bu yüzden üç yıl önce Rock en Seine’e geldiğimde “tamam, bu bana uygun bir festival” dedim. Şehrin sınırları içinde, kaldığınız yere göre değişmekle birlikte yaklaşık 30 dakikada ulaşabileceğiniz ormanlık bir alanda yapılıyor. Her ne kadar adı “rock” olsa da günümüzde bu tür başlıklar daha çok sembolik kalıyor. Bu yıl line-up’ta Chapell Roan, Justice, Kid Cudi, Khruangbin gibi isimler vardı ama çok da parlak bir kadro olduğunu söyleyemem. Benim önceliğim Fontaines D.C.’yi izlemek olduğu için son günü tercih ettim. Üç yıl önce de aynı festivalde Yard Act, Idles, Fontaines D.C. ve Arctic Monkeys’i izlemiştim. Şimdi, bu üç yılda grubun nasıl daha da büyüdüğünü anlatacağım.


Rock en Seine 2025
Rock en Seine 2025

Konser alanı yemek ve içki konusunda oldukça zengin. İsterseniz lobster roll yiyip şampanya içebiliyorsunuz. Festivalin başında taktığınız bilekliklere para yükleyerek bütün ödemeleri bu şekilde yapıyorsunuz. Bu yöntem kuyrukların hızlı ilerlemesini sağlasa da, her yüklemede komisyon kesilmesi rahatsız edici bir detay. Birbirine çok uzak olmayan 4–5 sahne var; ancak bir sonraki konseri kaçırmamak için bazen izlediğiniz performanstan erken ayrılmanız gerekebiliyor.


ree

 

Bu yaz İstanbul’da da konser veren King Hannah, festivalde izlediğim ilk grup oldu. Beş yıldır müzik dünyasında olsalar da, ben “New York, Let’s Do Nothing” parçasını ilk duyduğumda aldığım Sonic Youth esintileri sayesinde 2024’te yayımlanan Big Swimmers albümlerini oldukça beğenmiştim. Solist çok şık kırmızı bir elbise giymişti; tüm şarkıları fazla diyaloğa girmeden söyledi. Konserdeki komik ayrıntı ise önümde duran, üstlerinde Fontaines D.C. tişörtü olan orta yaş üstü iki adamın “Peki biz şimdi kimi dinliyoruz?” diye bize sormasıydı. Festivallerin güzelliği de biraz burada: Bildiğiniz gruba sıra gelene kadar birçok yeni müzisyen ve grup keşfedebiliyorsunuz.

 

King Hannah
King Hannah

İkinci grup, bu sene İstanbul’da konser veren Fat Dog oldu. İstanbul son bir iki yıldır çok güzel konserlere ev sahipliği yapıyor; özellikle daha az dinleyicisi olan post-punk gruplarını görebiliyor olmak çok umut verici. Grubun canlı performanslarının çok övüldüğünü duyduğum için merakla bekliyordum. Konserlere köpek başlığıyla çıkan “Doghead” lakaplı davulcu, 2023 sonunda gruptan ayrılmıştı. Mayıs ayında Jakuzi’nin de katıldığı Supersonic Festival’de izlediğim ve sahnede gerçek bir star ışığı gördüğüm Ellis D’ye davul emanet edilmiş. Kendi müziğini de dinlemenizi tavsiye ederim. Fat Dog sahneye çıkar çıkmaz klavyeci kendini seyircilerin içine attı ve ufak bir mosh pit başladı. Solist Joe Love da çoğu zaman seyircilerin arasına girdi. Bu grupta saksafon ve keman olması da ilgimi çekiyor, müziği zenginleştiriyor. Bir an bile tempo düşmedi; çok eğlenceli bir konserdi.


Fat Dog
Fat Dog

Sharon Van Etten, solo olmaktan sıkılmış olmalı ki bu sene çıkardığı albümde ona The Attachment Theory isimli bir grup eşlik ediyor. Daha önce sahnede hiç izlememiştim. Dans ediyor, gruptakilerle birlikte söylüyor; açık hava festivalindense kapalı ve sakin bir ortamda izlemek isterdim. Yeni albüm çok büyük bir gündem yaratmasa da Afterlife, Idiot Box ve Trouble gibi çok güzel şarkılar içeriyor. Konserde bu üç parçayı da söyledi; setlist genel olarak son albüm ağırlıklıydı. Finali ise Seventeen ile yaptı.


Sharon Van Etten
Sharon Van Etten

Tüm festivallerin korkulu rüyası Kneecap zamanı geldi. Yavaş yavaş sahneye ilerlerken “Free Palestine” sesleri yükseliyordu ama arada farklı sloganlar da duyuluyordu. O seslerin ne olduğunu grup çıktıktan sonra öğrendik: bazı kişiler İsrail lehine sloganlar atıyormuş. Kneecap gayet sakin bir şekilde, “Biz İsrail değiliz, kavga çıkarmak için de burada değiliz; sadece sevgi ve Filistin’e destek için buradayız” dedi. Güvenlik görevlileri önce pankartları topladı, ardından devam edenleri konser alanından uzaklaştırdı. Grup, neredeyse her şarkıdan sonra İsrail ve Netanyahu karşıtı olduklarını vurguladı, ayrıca Fransa hükümetinin suç ortağı olduğunu Fransızca mesajlarla ekrana yansıttı. Yakın zamanda da İngiltere’deki dava tarihine denk geldiği için Amerika konserlerini iptal etmişlerdi. Kneecap’in müziğinin çok hayranı olmasam da canlı izlemek, seyircideki heyecan ve coşkuyu görmek güzeldi. Kneecap, Fransa’da çok seviliyor bu sene Eylül ve Kasım aylarında 4 konseri daha olacak.


Kneecap
Kneecap

Festival alanına girdiğim andan itibaren genç, yaşlı, çocuk demeden o kadar çok kişide Fontaines D.C. tişörtü gördüm ki, gelenlerin çoğunun benim gibi bu konser için geldiğini anladım. Kneecap konserinden biraz erken çıktım ki önlere geçebileyim, ama Büyük Sahne çoktan dolmuştu. Üç yıl önce onları daha küçük bir sahnede, çok daha az kalabalık ve ağırlıklı olarak genç erkeklerden oluşan bir kitleyle izlemiştim. Oysa bu Pazar günü, 7’den 70’e herkes aynı heyecanla konseri bekliyordu.


Grup, Here’s The Thing ile açılışı yaptı ve herkes bir ağızdan şarkıya eşlik etmeye başladı. Bu coşku sadece popüler parçalarda değil, konserin sonuna kadar kesintisiz sürdü. Tüm şarkıların ezbere biliniyor olması bir grup için çok değerli; Fontaines D.C. de bu sevgi ve ilgiyi fazlasıyla hak ediyor.


Fontaines D.C.
Fontaines D.C.

Favorite şarkısına başlamadan önce “Bu şarkıyı Kneecap için söylüyoruz” dediler ve seyirciden hep bir ağızdan “Free Palestine” sesleri yükseldi. Starburster’ın en can alıcı noktasında ise ekranlarda “İsrail soykırım yapıyor, sesinizi kullanın” ve “Free Palestine” yazıları belirdi. Çığlıklar ve alkışlar eşliğinde konser sona erdi. Son yıllarda ilk albümünden itibaren beni en heyecanlandıran grup ve Grian Chatten’ın da rock star’lığa bambaşka bir soluk getirdiğini düşünüyorum.


Bu konserden sonra eve dönebilirdim ama Queens of the Stone Age’i buraya kadar gelmişken izlememek olmaz” diyerek yeniden konser alanına yöneldim. 2000’lerde çok ünlü oldukları dönemde açıkçası benim radarımda pek olmayan bir gruptu. Yine de büyük bir grup olduklarını ve sahnedeki profesyonelliklerini görünce bunu çok daha iyi anlıyorsunuz. Tüm hitlerini arka arkaya kalabalığa söylediler. Konser bitmeden, metroda kalabalığa kalmamak için biraz erken çıktım.


Bu altı grubun dışında Stereophonics, SUUNS, Last Train, Wallows (bu grubu hiç bilmiyordum; meğer 13 Reasons Why’da oynayan Dylan Minnette’in grubuymuş) gibi birçok konser daha vardı. Bebekler, çocuklar, orta yaş üstü çiftler… Bu kadar geniş bir izleyici çeşitliliği olması festivali bana daha yakın hissettiriyor.

Festivalle ilgili tek eleştirim ise alanın çok tozlu olması. Zemin kumlu olduğu için insanlar zıpladıkça bir süre sonra göz gözü görmez hale geliyor. Hatta maske takmak bile düşünülebilir, o derece.

Abone olduğunuz için teşekkür ederiz!

  • Instagram
© 2020 by Thanks For The Memories
bottom of page